Kayıtlar

2016 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Kanserli Ağaçlar ve Yargıçlar

Soğukları, soğutmaktasın. Düzensiz düzleme Başika'ya Katyusha Bana hüzün düştü. Sen soğutmaktasın Kendini kendince kendinden. Kanserli ağaçlar ve yargıçlar Unutulmuşluğumu incitmeden anlatın. Yıkıla yıkıla gelmiştim sana Gidemediklerini yok sayarak Ağlar bazen annem, Sen soğutmaktasın Ağladı da annem Sen soğutmaktasın Annem sarıldı ısıttı. Sen soğutmaktasın. Bir serçeye rastladım Kanserli ağacın dalında. Uçmuş Irak'ın kuzeyine Söylediğine göre; 'Güneş emmiş önce çamuru sonra yağmuru.' Bir füze düşmüş Katyusha ! Bir bomba patlamış Beşiktaşta ! Bu kadar ölümün koynun da Belki de seni düşünmek vatana ihanet. Sen soğutmaktasın Ben ateşin menşei, soğutmaya çalışma beni, Yargıç boşa değil mi çaba ? '

Depozitosuz Delikanlılar

Resim
Islak sigara, Titreyerek, dudaklarına değmeden çıktı duman İlişmiyor köşe başlarındaki çiçekçiler bile Yutkunmalarımı sayıyorum bir bir Depozitosuz delikanlılara bakıyorum Aralarında biri aralıyor Soğuk aralığı, ocağa çevirir gibi Hiç tanımadığım birine anlatıp akıl alıyorum Belki de bu acizlik Belki de seyir defterenin değişimine sebeptir Sevgiler her zaman aşklar için senettir Heyecan en çok hüzüne aittir Sonra ne mi oluyor ? Rakı içtiğim gecelerde sabah erken kalkıp Dökülen saçlarını saklıyorum bir bir Depozitosuz delikanlılara bakıyorum Geceyi temize çekiyorum...

Belki

Gazetede bir baş sağlığı ilanı gibi kabarmış deniz Düşlerim küflü, dilim ekşi belki Mayhoşluğundan, alırım enerjimi Dudağınızın renginden tadarım hayatı belki Bir bir yasaklarım kıyaları dalgaya, Deniz kızı suya girinceye dek ! Güneş kavurdumuydu tencere dibi gibi teni Ihlamurlar açar yaz günleri gelir elinizi tutarım belki Tutukluyum geniş zamanlarda Turgenyev kadar sahici Yanınızda saçlarım dökülür belki.  -Olsa olsa bir belki, Düşler biraz umut,  ötesi hüzün...  Ketılkadarsamimi / -ben yazdım

Sen Hiç Bir Kuşun Kalp Atışını Dinledin mi ?

Resim
Yeşildir mavilere sarılı adın Bak bir kuş kondu üstüne Ağzında hayalet orkide Öterse düşecek Ötmezse kadın gidecek Günaydının kesiştiği yumurta da Uyumadın aslında niye uyandın ? Yataktan sarktı saçlarının birazı Kuş o anda fır döndü etrafında Sevincine telaşını kattığında Tıp tıp atan kalbi görülürdü kuşun Kadın görür mü ? Ağzında hayalet orkide Öterse düşecek Ötmezse kadın gidecek Elden düşme eşyalara baktı Anılarla tozlanmış eşyalar Tozlarını dumana ! Birileri ıslık çaldı kuşa, Dönüp bakmadı... Tatminsizliklerle parıldayan birinden ders aldı Ya da öyle var saydı Ağzında hayalet orkide Öterse düşecek Ötmezse kadın gidecek Uzun saniyelerin ardından Binlerce insanı tahtalarla toprak ana yanına aldı -En uzun vakittir aşkta saniyeler ! Artık sabredemeyeceğini anladı -Ötmeliyim en güzel sesimle ! Öterken, hayalet orkide Kadının kucağında kaldı Tebessümünden sonra, Kadın uzaklarda ufaldı Kuş ötse de ötmese de Kadın gidecekmiş kalası da yokmuş Kuş sır

Vasiyet

Sık sık vasiyet yazdım Asfaltlama kamyonlarını hep kınadım... Sonraları fark ettim ki; Sadece tütün ucunda Telafisiz yangındım

TekrAR

Tekrar tekrar Süzülürken hüzünler elekten Mutluluk taşları da var Göz yaşlarıyla katılaşmış Örgütlenmiş kum taneleri de var Tekrar tekrar Bir pasajdan geçiyorum Taze sardalya da var Kapının önünde müşteki esnaf sohbetlerinde, Örgütlenmiş dostluklar da var Hayalet-i ruhiyeni ve seni canlandırıyorum Hiç bir grev kırıcısı baş edemez ki  Örgütlenmiş kalp işçilerimle Bunu bil; Bünyem tekrar tekrar yaşıyor seni Şimdi; sen de gül.

Evreli Evetler

Resim
Elektrikli battaniyem olur musun ? Öyle peşinen ayıplama Okkalı bir gülüş kondur Kondisyonsuz yanaklarına Hayırlı içkiliyim Öyle peşinen yorma Bu söylediklerim Hep fısıltı idmanı... Galiba, Bulgar rakısıydı mastika Evreli evetler adına. -ANIL TUNÇ

Umutlu Umutsuzun Vapurdaki Şiiri (I)

Resim
Denizin tuzu yüzüme Dalgalar zihnime Vapur kıyıya vurdu. Herkes insin sen inme ! Bu başlamamış ilişki, Anlamlandıramadığım duygular, Ya uzamda kötüyse... Herkes üzdü sen üzme ! Sen mevsim dışı, meyve Farkındayım imkanın, imkansızlığının Çağla atıklara aldırış etme ! Herkes hikaye sen şiir !

Düşen Üç Beş Damla Şiir

Resim
Sen tebessüm ederken  Erik ağaçları çiçek açıyor Terliyorum, basma kalıp değil tuluat Bu yağmurlu kasımın ortasında Sen tebessüm ederken Maddenin sıvı haliyim akıyorum  Kokusuz ve berrak  Bu yağmurlu kasımın ortasında Sen tebessüm ederken Birayı yavaş içmeyi öğreniyorum Ellerini izliyorum, ellerin apak  Bu yağmurlu kasımın ortasında Sen tebessüm ederken Şarabı içerken, ince ince süzüyorum Esirim sanki sana hep itaat Bu yağmurlu kasımın ortasında Sen tebessüm ederken Ben normal duygular hissedemiyorum  Rakıyla çay da içilir rahat rahat Bu yağmurlu kasımın ortasında

KARA POŞET

Resim
Bugüne kadar yabancılardan hiç bir şey almadık, elma şekerine kanmadık ne değişti ? Rüzgar çıktı bak. Kara gözlüm siyahi sevgilimi uçarken tuttum gövdesinden görenler belki çevreci diyecek ama bilmiyorlar gönül bağımı yoksa denize atık döken bir tankere çıkıp boykot bayrağı asmamıştım. Benim siyahi sevgilim alçaktır biraz. Herkes elini tutar. Sende tuttmuşsundur üstelik. Gelelim bu siyahi sevgiliye en çok muhtaç duyanlara. Gözüm dalıyor uzaklara, uzaktan. Gündelik durumlarınız dışında keskin duygularınızı paylaşamıyorsanız yalnızsınız arkadaşım. Benim kadar depresif bir ruh hali içinde bulunmadığın aşikar. Belki de yanılıyorum daha beter kilitli bir kutusun. 'İbo kapatalım mı ?' 'Kapatalım abi.' En son birayı ben alır sahile doğru sallanırım. İki kişi tanıyorum burada. Biri bakkal İbo ve İbo diye seslenen diğer abi. Günde iki kere yarım yamalak diyaloğumuz olur. Sabah ekmek alırken gece içki alırken. Ben son biraları aldığıma göre kapatın abi semti kapatın. Bana

Tasarım Harikası İnce Belsiz Çay Bardağı

Resim
Tasarım harikası ince belsiz çay bardağı Yapmacık, plastik ilişkiler ve çiçekler Döküm küllük. Gerçek ve samimi onlara göre Varlığımın yer küre üzerindeki her ana lanet ayetleri Az sonra usulsüz bira ile ihaleye fesat karıştıran çerezlerle buluşacağım Aşkımı şişelerle paylaşacağım. Kimine günler bölüm bölüm bir dizi Bizimkilere günler ölüm izi Öldükçe geçiyoruz yeni bölüme Bölüne bölüne Azarlıyoruz abartılı kahkaha atanları Çünkü arzuluyoruz onları kınayarak. Dedim ya ölüm ölüm ! Bir umut kapladı içimi Son otobüsün gelişi Yirmi dakika sürmedi Korkuyorum çünkü; Bana düşeş geldiğinde zarlar Kalbim kırık okullar tatildi.

Gönyesiz Çiçekler

Resim
Gönyesiz Çiçekler Usulca, uslu adam emdi karanlığı Gölgesi yankılandı güneşte Çorak topraklar üzerine diktiği kör çiçekleri suladı / Dolunayda her zaman ki dönence rahatlığı Ölüm için bulduğu her sebepte Kadın hariç oradaki her şeyi budadı / Düşlediği yollarda kader bulanıklığı Can suyunu döktüğü her çiçekte Uzun yollar ve yaşam aradı. -ketıl kadar samimi

Yaşamak Adına 4 Paragraf

1.         Paragraf Rüzgar perdeyi şişirip indiriyordu ve kadehler dolu kalkıp boş iniyordu. Neşet Ertaş'ın şarkıları geçiyordu. O an bir soru yankılandı buğday tarlasında küçük bir kızı andıran belki de ay çiçeği tarlası olabilir.  Son derece içkiliydim. Sadece birasından çaldığımı hatırlıyorum. ‘Neden çay ?’ 10.10.2016 saat 01:53 te yazdığım şiirden hatırladığım kadarıyla her şey güzelmiş. Kadın kadar olmasa da... 2.         Paragraf Bir şeylerin meydana geleceği anda üstelik üçüncü birayı içerken hemde ikinci paragrafı yazarken gerçekleşti her şey. Mesanem idrar yollarımın çeşitli yollarla tuvalate göndermeyi emretmişti. Oysa ki ben katıksız bir güzelleme yapmak üzereydim. Tavırların tasviri olur mu bilmem ama. Bu kadar şahsına münhasır tavırlara sahip olmak tehlike arz ediyordu.  3.         Paragraf İşgale uğramamış tek toprak parçamın üzerine güneş doğacak mı ? Sana güneş misin diye sormak budalalık olur belki... Fakat ‘Sen bir güneş tanrısı gibi gülüm

Adresi olmayan usulsüz mektuplar.

İçimde aktarılmayı bekleyen uçsuz bucaksız bir sevgi, Misafir olarak da olsa paylaşmam gerek Paylaşamadıkça bocalıyorum, sonra saçmalı; yorum. Bir kadın en son ne zaman göğsüme uzandı ? Ben ne zaman mutluluğa uzandım ? Yüzü üstü bırakılan kadınların laneti mi sardı ? Tabi onların ifadesi bu Onlar gitti ben gittim ne fark eder ki... Bitti film, bitmemiş gibi beyaz perdeyi izleme kalk ! Ondan mı oldu ? Kırk büyücüden kırk düğümlü çaputla mı bağlandı gözlerim      Kan öksürüyorum      Tadı bozuk bira      Gülüşüyor insanlar      Uğultulu bir ahşap masa. Kırmış kırçıl sesler Önümde yarın yamalak olacak düşlerim Üç aşağı beş aşağı daha tanıyorum insanları İçimde biriken öfke kuşağı nesilden nasıla aktarılacak Kırçıllıktan anlaşılan şeyler de var sızma hüzün gibi Anlaşılmayınca yalan olmayan doğrularda.      Kırık şurdaki tahta      Bu buruk hatta      Şurda kıvrılıp öleyim.    

Cırcır Böceği ve Mitolojik Kadınlar (III)

BÖLÜM II BÖLÜM III Gülüşmelerimize uyanıyor Hakan. Gözünü açtığımı gibi uzanıyor bagajdan sabah suyunu servis ediyor bize. Ersin ilk tokuşturmayı koalisyon dönemin kapattığımız Beril adamamızı talep ediyor. Ya Beril’e ya Pril’e. Kötü şakalarımızla mutluyuz komik kedi videosu izlettirmeyen son insanlarız.  Berkay lafa giriyor ‘Bu hatun seni aldattı seni aldattığı çocuğu da aldatırsa senin davan düşer bence.’ Geğirerek es veriyor. ‘Aldatır da !’ Arabadan iniliyor. Kumanyalar kontrolü ve yerleşimden sonra vuruyoruz bayıra çayıra kendimizi.  Pek bilinmedik bir taraftan tırmanıyoruz. Önden önden gidiyorum. Arkama bakmadan tozu dumana katarak. Bir koku geliyor arkamdan büyük ihtimalle ikili Hollanda dönüyor bizimkiler.  Tepmeye devam ediyorum yolu sıkı sıkı. Bizimkilere epey fark attığımı fark edince bir taşın üzerine çöküp cıvıl orman korosu (cırcır böcekleri hariç) bir çivi daha giriyor tabutuma. Kalkarken dede yadigarı manyetolu çakma düşüyor kuru otluğa, uzanıyorum biraz dah

Cırcır Böceği ve Mitolojik Kadınlar (II)

  BÖLÜM I     BÖLÜM II    Uyandım bir kaç saat uykuyla, çantayı kapıp çıktım evden. Çok Memeli migrosta alışveriş için buluştuk. İçeriye giriyoruz biz konserveler dadanırken Burak az kalorili cipse ve light kolaya yöneliyor. Berkay gelip omzuma dokundu. 'Beril değil mi lan o ?' Dönüp bakmamla dallamanın koluna girmesi bir oldu. Dallamaaa ! O an reyonlar devrildi, yerdeki parlak karolar arasından pamuk fideleri çıkmaya başladı, tavan açıldı bir anda ve güneş en dik açısıyla üzerimde. Adana'nın sıcağında pamuk toplaya köylüler dolaşıyor. O sıcağı onlarla yaşıyorum. Dondurmadan beter beynim eriyor. 181 saat yürüme mesafesinde olan Adana'dan saniyeler içinde rezil sesiyle bulunduğum yere getiriyor Ersin Naci. 'Kendine gel lan'. Peşlerinden gidiyorum süt ürünlerinin orada duruyorlar. İzliyorum ucuz dram dizilerine bağımlı ev hanımları gibi. Resim, şekil vb. eşleştirme oyunlarına merakımdan mıdır bilmiyorum gözüm Caney Clup Kart indirimindeki kaşarla Beril

Cırcır Böceği ve Mitolojik Kadınlar

BÖLÜM I    Babamın arada esler vererek kaynattığı horultusuna uyanıyorum. Merdivenlerden inerken her basamağa bir küfürü denk getirmeye dikkat ediyorum. Verandaya çıkıyorum, tabut için bir çivi daha. Her şeye öfkeliyim bu ara. II.Beril döneminden yeni çıktım. İki kere aldatıldım. Uyarılara rağmen aldırış etmedim. Çekilen fırçalara hükümetimiz gibi 'kandırıldım' yaftalarıyla geçiştiriyorum, onları büyük resme bakmaya diğer lejyon devletleri incelemeye davet ediyorum.    İki kedi kavga ediyor. Birinin patisi arızalı. Bu sefer güçlü olanı tutuyorum, kaybetmeye bağımlılığımı kırmaya çalışıyorum. Ufak kedinin içinden kolsuz kahraman  Wang Yu  çıkıyor. Kaçıyor benim kırçıllı sarı  Ivan Drago .  Pergulenin arasında babamın çarklarının gürültüsünü bastıran  Gryllidae familyasını oluşturan parlak siyah renkli, yuvarlak iri başlı, kısa kanatlı, uzun antenli, susmayan bir puşt bu 'cırcır böceği'. Biliyor musunuz İzmirliler cırcır böceğine puşt der. Bilmiyor musunuz ? Dem

Evrimleşen Biz Değiliz Şiirler

DÖN(L) DÜĞÜM İlk yırtılma, inlemeler Yeşilin ve yaşlının sancısı Kim bu söylenenler ? Küflü küfürler ve kültürlü köysüz ! Yolları gözlerinde olanlar Her gün renksiz gelirler, Dünya'ya. -Geldim...

Şuraya Ufo İnmeli

Resim
Oturalı iki saati geçmişti. Bir  bardak çay, istediği gri bulutlar gelmişti. İki masa ötede kuruntusuyla, 'Siyah her şeyle kullanılır.' dendi. Bal istemek için kalktı Boğazındaki soyut düğümlerin Somutlaşmasına izin veremezdi Arkalarda bir yerde 'Allah var Allah' Yaptığının yanıtı, ulvi güçler tarafından verildiğini düşünüyorlardı... Var mı ? Daha; olsun. Şuraya ufo inmeli. Selamın aleyküm Dostoyevski Meşgulsen sonra konuşalım... İyi, cevap verme ! Başka bir yere varılır mı ? 'Son durağa giderken sol tarafta kalıyor' dendi Boşlar kibarca istendi. - Hepinize misafir kulaklarım, başka türlü de misafirlik edemiyorum. Demlendi çay Eriyor limon ve bal Tekrara düştü mottalar En çokta tek gecelik kadınlar. Güzel kadını Çirkin bir adamın kucaklaması Gülen bir mesaja, gelen biri Şurada da kıyafet çekiştiriyorlar 'Kaban odaklı baktık'  Sandelyeleri hazır ola sokan Garsonu izleyen biri

DÖN(L) DÜĞÜM

Resim
Tatsız kavunun üzerine şeker serpenler Üç dilim peynirle rakı içenler Beyaz şarap sevenler İri memeli kadın sevenler İlk yırtılma ve inlemeler Yeşilin ve yaşlının sancısı Kim bu söylenenler ! Küflü küfürler ve kültürlü köylüler Yolları gözleyenler Her gün renksiz gelirler  Dünya'ya.

Serçe ile Konuşma

Resim
 Sevdamız griydi hep Serçe, kara sevda çekemeyecek kadar acizmiydik ?  Yarınlarım hep ayrılık mı benim Serçe ?  Ben kadeh tokuşturmaya alışamadım be Serçe, yalnızlığımdan mı mütevellit bu durum ?  Gitmeliyim belki de hep Serçe, bozkırlar adımlara doymazdı...  Tebessümler geçiyor meyin üzerinden Serçe,  Merhaba hepinize...

Gerisi Sende / BAVUL Dergi EYLÜL 2016

Gerisi Sende / BAVUL Dergi EYLÜL 2016 Yağmur şiddetini iyice arttırmıştı. Bıkmadan usanmadan canını dişine takarak çalışan silecekler artık yağmurun hızına yetişemiyordu. Yağmurda en keyif aldığım şeydir araba kullanmak. Yine de bir saat önce İstanbul’dan kaçma isteğiyle arabaya binerken gece yarısı bu denli trafik olacağını bilsem yollara düşmezdim.  Keşke uçakla gitseydim diye içimden geçirdikten biraz sonra sonra radyoda gece haberleri başladı. Spiker şiddetli yağmur sebebiyle iptal olan uçuşlar ve havaalanlarındaki kargaşadan bahsederken radyoyu kapattım. Anlıyordum herhangi bir şey olduğunda ne hava, ne kara ne de deniz yoluyla bu şehirden kaçmak mümkün olacaktı. Dur kalklarla uzun bir zaman geçtikten sonra trafik akmaya başladı. Kısa bir seyirden sonra Tanrı’ya teşekkürüm ile birlikte tekrar tıkandı. Fren sesi duydum ve  yağmurdan gözükmeyen aynaya merakla bakmaya çalışırken. Arka camın kristal kırıntıları üzerime doğru fırladı. Bende arabadan fırladım. ‘N’apıyorsun lan

32 Ağustos

Resim
32 Ağustos Eylül gelmemeli. Eylül ayının gelişini boykot ediyorum. Takvimimde on bir ay var, Eylül'üm gelmeyecek. Saatin pilini çıkardım, takvim yapraklarını kopartıp yaktım. Haydar Ergülen ve Bülent Ortaçgil yoldaşım ‘Sonbaharın başlangıcı Eylül ayına süngü takıp, siperimizde bekliyoruz. Zaman kavramıyla ilgili bildiğim tek şey galiba perşembeydi. 32 Ağustos Perşembe. Eylül size göre; şairin kemiklenişi, şiirin filizlenişi, kahverengi ve sarının ahengi. Size göre;  serin rüzgarlar, ferah yağmurlar, toprak kokuları. Bir kurtuluş; ‘ Ordular ! İlk hedefiniz Akdeniz’dir. İleri ! Beni mi soruyorsunuz ? Ben ölüm ve acı tarafından işgal altındayım. Babamın ölüm yıl dönümü bugün aynı zamanda Eylül’ümün...    Benim  eylülde çiçeklerim açar gözyaşlarıyla gübrelenen, sizinkiler gibi değil kara gövdeli yararak betonu çıkar. Ölüm ve acı var filizlerinde. İşçi babamı yıkadılar ilk defa elleri beyazdı, boya yoktu,  kesik yoktu, gres yoktu ellerinde. Ellerine dokundum son bir defa g

Teşekkürler Kemal Ağabey

Teşekkürler  Kemal  Ağabey ; Direk başlıyorum içim tıklım tıklım Kemal Ağabey. Ne kadar önemsiz olduğumu hatırlattı bana. Gerçi önemli hissettiren de oydu. Neden ? Ağız dolusu küfürlerim olsa da söyleyemem ki. Gözüm gözüne değse sancılanırım, ben kötülük edemem.   Çünkü iyi bir adam olmak zorundayım.  Annem hep ‘önce iyi bir adam ol’ derdi. Doktor ol, mühendis ol demedi Kemal  Ağabey iyi bir adam ol dedi. Kalbi yarımdır annemin bir çocuğunun toprağını sular her ay, etrafındaki otları yolar, sonra konuşur onunla, en son açar ellerini dua eder. Bu coğrafyada ne kadar fazla ölüm var be Kemal Ağabey. Kötülükleri gördükçe daha sıkı sarılıyorum iyi bir adam olmaya. Bu kadar kötü bir dünyada öyle iyi birisi çıktı ki karşıma ona da sarıldım ben. Aşık oldum bunca ölümün arasında. O da sarıldı bana. Sonra istemedi sarılmamı, sarılmayı. Gitmemi istedi. Gidemedim be Kemal Ağabey gidemedim. Bekledim onu. Hiçbirşey yapamadım. Ağlamama engel oluyorum sadece , annem görmesin üzülür. Bir taraf

AZ SIRADAN BİR YAZAR VE DURGUN'UN ÇOK HAREKETSİZ HAYATI

Resim
Adımlarını mı ? Zamanı mı ? Harcadığını bilmeden, kuru ve sıcak sokaklarda yürüyordu. Behçet Manav’ın önünden geçerken tezgahı ıslatan Behçet Abi’ye selam verdi çırak Arda’nın başını okşayıp sıcak asfaltı adımlarıyla çiğneyerek, barların bulunduğu sokağa girdi. Yola devam ederken ‘Keşke bir marul olsam, ıslansam bu sıcak katlanılabilir gibi değil’ dedi. Kafasında canlandırdı mavi önlüklü ve arkadaşları tarafından Kıllı Behçet lakaplı Behçet Abi’nin ıslatması onun suratında bir tebessüme sebep oldu. Bu kadar sir karşıtı olmamalısın Behçet Abi. Elmacık kemiklerinde sakalın var Behçet Abi. Sir Behçet Ferguson diye çirkin bir şakayla barın kapısından içeriye girdi. Garson Olgun’a baktı, göremedi. Her zamanki yerine oturdu. İlk defa gördüğü garsona seslenip çerez ve filtresiz bir bira söyledi. Kısa boylu yağ tenekesi gibi, kare kafası olan garsonun isminde bir tahminde bulundu ‘Naci’dir heralde diye düşündü. Gömleğinin bir düğmesini açıp göğüs kafesine doğru üfledi. Çantasından kırmızı not

KIPIRTISIZ.

Resim
Işıklar kısıldı, enstrümanlar toplandı. Kareli masa örtüleri, tuzluklar ve küllükler onlara eşlik ediyor. Ben toplanamıyorum. Kahve içiyor renk saz ve solist. Kapanmayı bekliyorlar. Garsonları ve birde beni. Ben ise son kadehimi yudumluyorum. Haber sızdırıyorum içime ince ince. Oturduğumdan beri kara tahta üzerine beyaz puntolarla yazılan yazıya bakıyorum. ‘Bir kadeh vardı ya gelirsin diye beklettiğim onuda içtim, gelme.’ Kıpırtısız son kadehimi içiyorum...

PAS

Resim
Yolda ve yolculuk; Yanındaki sevginin yanına, Sancılarını katık edersen kaybolursun Eylül'de kurumuş yalnızlıklar hariç. ANIL TUNÇ

Rüzgar

Resim
İki kaşık kaşık kahve, rüzgar Kabarmış bir deniz. İki yağmur bulutu, rüzgar, Gereksiz bir kaide yaşam İki damla çisenti, rüzgar, Gül ağaçları yapraklarını döküyor. İki bira kutusu, rüzgar, Def-i bela kalp İki aşık ve ilk dokunuş, rüzgar Rüzgar ! Estirme kokusunu İki olmak, rüzgar, Haram !

Bir yerlerde kaynamaya devam ediyor ketıl veya kettle...

Resim
Gerçekleşmesi gereken uyanış ! Asfaltlarda bedenimizin bütünlük kazanması. Terli kokmuş Terli yanık Terli pis Kaç ! Yol orda... Dinleti Sons of Anarchy : Bohemian Rhapsody - The Forest Rangers https://www.youtube.com/watch?v=EdnAIeHaBK0

Plaj Notları

Resim
Türkiye'nin en uzun kumsalı Patara Plajı'ymış 12 Km. Benim kederlerimden kısa. Bir miskin ve sevimli köpek var sahilde adı Gofret. Bir köpeğim olsa adını 'köpek' veya 'dog' koyardım kurumsal marjinellik adına. Aslında bir köpeğim vardı adı 'Berduş'tu. Bir gece son derece içkili gelirken hiç yapmadığımız şeyler tabi saat epey geç. Bunun ağzında kuru bir ekmek seslendim aldırmadı Berduş ya başına buyruk stad ışığı gibi ışıldayan dolunayda yol alıyor. Ben çağırdıkça hızlandırdı adımlarını. Koştum aldım kucağıma. Tam 12 sene oldu hala masum sevgi dolu oyun arayan bakışlar vardı. İnsanlar gibi çıkarcı ve alçak değil. İnsandan da anlıyor Berduş. Benim eski kız arkadaşımı ısırmıştı. Çok kızdım ona kuyruğunu indirip kulübeye girmişti. Berduş haklıymışsın be oğlum ısırmak yetmezmiş koparsaymışsın. O benim günden güne etimi kopardı, bitap düştüm yanında. O zaman beni üzeceğini hissetmişmiydin oğlum ?  Gece gibi kapkara çenesinden boynuna doğru uzanan kısmı Ayşe

Alçak İrtifa

İnsanların aldatmacasından, aşağıladığı ve yerdiği olgulara köle olmasından sıkıldım. O ve onlar, bu vasıflara sahip oldukça cerrahi müdahalelerle etime-kalbime neşter ! Ve kuşkusuz bir yol gidiyorum. Güzel bir ritimse hayat, Ben hep es verdiği noktalardayım.

Karanlığın Ayrıntısı

Sen güldüğünde; Çiçek falan açmazdı sadece, Mevsim değişir bahar gelirdi. Sen güldüğünde; Sol gözünün altında iki ince çizgi oluşurdu, Onlar bilmez. Ben bilirim ! Çünkü ben seni en ince ayrıntınla sevdim...

Sıradan Şubat

Resim
Onlar beni anlamadıkça, yalnızlığım kıymete binecekti. Yalnızlık bir durum değil tercihtir. Yani neresine varsak dünyanın Uzaktan göründüğü gibi değil diyecektik.