AZ SIRADAN BİR YAZAR VE DURGUN'UN ÇOK HAREKETSİZ HAYATI
Adımlarını mı ? Zamanı mı ? Harcadığını bilmeden, kuru ve sıcak sokaklarda yürüyordu. Behçet Manav’ın önünden geçerken tezgahı ıslatan Behçet Abi’ye selam verdi çırak Arda’nın başını okşayıp sıcak asfaltı adımlarıyla çiğneyerek, barların bulunduğu sokağa girdi. Yola devam ederken ‘Keşke bir marul olsam, ıslansam bu sıcak katlanılabilir gibi değil’ dedi. Kafasında canlandırdı mavi önlüklü ve arkadaşları tarafından Kıllı Behçet lakaplı Behçet Abi’nin ıslatması onun suratında bir tebessüme sebep oldu. Bu kadar sir karşıtı olmamalısın Behçet Abi. Elmacık kemiklerinde sakalın var Behçet Abi. Sir Behçet Ferguson diye çirkin bir şakayla barın kapısından içeriye girdi. Garson Olgun’a baktı, göremedi. Her zamanki yerine oturdu. İlk defa gördüğü garsona seslenip çerez ve filtresiz bir bira söyledi. Kısa boylu yağ tenekesi gibi, kare kafası olan garsonun isminde bir tahminde bulundu ‘Naci’dir heralde diye düşündü. Gömleğinin bir düğmesini açıp göğüs kafesine doğru üfledi. Çantasından kırmızı not defterini ve kalemini çıkardı, o sırada Naci olarak tahmin edilen garson bira ve çerezi masaya bıraktı.
-İsmi Naci olarak tahmin edilen garson: Afiyet olsun hocam.
-Teşekkürler, Olgun’u göremedim nerelerde ? Sende yeni başladın galiba ? Küllük alabilirmiyim ?
-İsmi Naci olarak tahmin edilen garson: Bıraktı, evet yeniyim , hemen getiriyorum.
Bir yarışma programı gibi hızlı sorular ve cevaplarla harf almadan tur tamamlanmış gibi gözüktü.
Sigara yakacağı esnada telefonu çaldı arayan Ersin’di. Biraz soğuk bir konuşma geçti, Ersin hikayenin ne durumda olduğunu sordu. Herşeyin yolunda olduğunu söylerek konuşmayı her zamanki gibi kısa kesip telefonu kapattı. Kaşlarını çattı ve sigarasını yaktı derin bir nefes aldıktan sonra birasından bir yudup aldı. Türlü türlü isim şakaları yaptığı ERSİN (ilk aklınıza gelen değil) silik bir tip olan bu Ersin dergi editörü olmuş, ona her ay hikaye yetiştirmesi gerekiyordu.
Kalemi uzun süre kıpırdamadı. Bir lise öğrencisinin ile ilgili bir hikaye yazkaya karar verdi.
Bu başlığı attı ‘DURGUN’UN ÇOK HAREKETSİZ HAYATI’ yazmaya başladı.
‘Bir Cuma sabahı yine koşa koşa Eshot’a yetişen Durgun her zamanki gibi kalabalık olan otobüse sıkışarak bindi. Çebindeki kentkartını uzanmaya çalışsada ancak iki durak sonra pantolonun cebine ulaştı.Okula koşarken büyük demir kapıda bekleyen Müdür yardımcısı Orso Alahattin’i gördü. Kimileri ona Keykubat desede çocukken çok korktuğu Tarkan filmindeki Dev Orso’ya benzetiyordu. Uzun boylu, siyah saçlı uzun uzuvlu ve zayıftı. Sadece sakalı eksikti Orso’dan. Orso Alahattin gömleğini pantolununun içine sokmasını söyledi kravatını sıkıca düzeltti. O sırada Orso ile göz göze gelmemek için başını öyle öne eğmişti çenesi iman tahtasına değdi. İkişer üçer merdivenleri çıkarak, kapıyı çalıp sınıfa girdi. Tahtada yazan Gelmeyen Öğrenci kısmındaki ismini sildi geç kaldığı için özür dileyip amcası Gogocu Hayri’nin aldığı postacı çantasını çıkardı.’
Yine hikaye tıkandı dedi kendi kendine. İsmi Naci olarak tahmin edilen garsona el işareti yaptı görmediğini fark edince saçlarını düzeltti. Bir iki dakika sonra İsmi Naci olarak tahmin edilen garsonun ona doğru geldiğini farkedince tekrar elini kaldırdı İsmi Naci olarak tahmin edilen garson diğer masaya doğru döndü. Bu seferde elini gömleğinin içine doğru sokup sırtını kaşıdı. Şişeyi sıkarak Oscar ödülü alan Di Caprio gibi kaldırdı barmen fark edince İsmi Naci olarak tahmin edilen garsona seslenip masaya yönlendirdi. Böyle yerlerde garsonlara seslenmekten hoşlanmadığı için bu durum başına geliyordu Olgun olsaydı bu saçmalığa düşmeyeceğini sürekli masada pervane olacağını biliyordu Olgun’u neden işten çıkarmışlardı ? Ersin aklına geldi hikaye yetişmesi gerekiyordu. İsmi Naci olarak tahmin edilen garson’a sipariş verdi bir jaqer shot bir filtresiz bira daha istedi. Jaqer beni kendime getirir diye düşündü. Kırmızı not defterine baktı; baş, işaret ve orta parmağı ile kalemi çevirmeye çalıştı kalem masaya düştü. Bir kaç defa denemenin sonunda yere düşürdü. Beceriksiz dedi kendine. Babasının elin kalem tutsun oğlum nasihatı aklına geldi. Bir sigara daha yaktı kafasını kaldırdı ve mekanın yavaş yavaş dolduğunu farketti. Hemen arka masasına oturan çifte kulak kabarttı.
Genç delikanlı kendini yerlere ve hatta bazen göklere sığdıramıyordu. Kendine yaptığı övgüleri iştahla dinleyen kıza baktı, gecenin sonunun nereye bağlanacağını anladı. Genç delikanlının bolca kullandığı süslü kelimelere (spesifikler yukarı ve tinsellikler aşağı )gıcık oldu. Bitmesi gereken hikayeye odaklanmaya çalıştı. Bu arada içtiği jaqer midesinde meşale yakan bir taraftar grubuna dönüştü. İsmi Naci olarak tahmin edilen garsonla ilk seferde göz göze gelip soğuk bir bira daha söyledi. Bu sefer şanslıydı ve kalemi eline alıp tekrar yazmaya başladı.
‘Çantasından beş ortalı, iki şutlu, üç kayarak müdahaleli defterini çıkardı. Analitik geometri bölümünü açtı. Arkasında oturan Sedat ve Mehmet Ali yine bu sabah formunda, dersin ritüeli olan Anal-itik kısmıyla uzun süre alay ettiler. Ergenliği doruklarda yaşayan pantolanunun cebi delik ikili gerekli reaksiyonu alamayancı müstehcen videolarla dolu telefonlarına gömüldüler. Bu derste üç büyüklere deplasmanda kazanamayan Anadolu takımından farkı yoktu. Sözel derslerde ise Barça karşısındaki Ahmet Dursun'du. Notlarını aldı dersi anlıyormuş gibi hocayla her göz göze geldiğinde kafasını sallayarak onayladı. Teneffüs zili çaldı tuvalete çıktı sigara dumanından kıraathaneye dönmüş tuvalette 1 lira isteyen üst sınıflarla göz göze gelmemeye çalıştı. Tuvaletin kapısını ayağıyla itti. İçerideki muhteşem kaka tepesiyle karşılaştı. Trekking yapılacak büyüklükteki tepenin üzerine 1 lira batırılmıştı. Bu tepeye tırmanmanın ödülüydü. Buharı üzerinde tüten keskin kokudan kaçıp yan tarafa girdi. O parayı almasını isteyebilecek tipteki abilerden korktuğu için bu sefer daha hızlı bir şekilde koşar adım sınıfa indi. Sınıfa geldiğinde herkes Çorumlu Ali'nin etrafına toplanmış oyun konsolunda oynadığı savaş oyununa bakıyordu. Sırasına geçti bir kaç dakika sonra sınıfa hoca geldi kalabalık apar topar dağıldı. ’
Üç tahtanın birleşmesiyle oluşan masaya uzun uzun baktı. Verniği azalmış, dökülen biralar ucuz temizlik malzemeleriyle silindikçe daha parlak bir kahverengi olmuştu ve uzun zamandır geldiği barda bunu yeni farkediyordu. Uzaktan gelen kulağını tırmalayan bir kadın sürekli konuşuyor konuşmasını da ‘Lafı nereye getireceğim’ cümlesiyle es vermeden devam ediyordu. Lafı nereye getireceksen getir artık şeklinde mırıldandı. Sinirleri iyice bozulmuştu. 45 yaş üstü olduğu tahmin ettiği kadına dönüp bakmaya bile tenezzül etmedi. Hikayenin bitmesi gerekiyordu. BOB DYLAN - Mr Tambourine Man çalıyordu öğrencilik yılları aklına geldi. Bir sigara daha yaktı. O dönemlerdeki hovardalığı, hiç bir şeyin sorumluluğunda olmadığı huşu etmediği o güzel yıllar aklına geldi. Okul bir şekilde biter diyordu beş yıllık lisans süresi dokuz yılda bitmişti soktuğumun hikayesi de bir şekilde biter diye düşünüyordu birasını yudumlarken. Şişeden sarı bıyıklarına sızan bira damlalarını sildi. Bara geldiğinden itibaren tuvalete gitmediğini fark etti bir yudum daha alıp tuvalete gitti. Tahta yaylı kapıyı ayağıyla itti yazdığı hikayedeki gibi. Pisuvar geçti. Hemen üzerinde sarkmış olan fötr şapka şeklinde lambaya kafasıyla vurdu. Lamba salınım gösterip tekrar geldi hareketi tekrarlarken içerden çıkan iri yapılı adamla göz göze geldi. Alaycı gülümsemesinden rahatsız oldu. Adam dışarıya çıkarken yüksek sesle ‘ Ellerini yıkamaman sağlığın için çok faydalı, iğrenç varlığın böylelikle daha erken toprağa karışır Godzilla’ dedi. Masaya oturdu birasını yudumlamaya ve defterine bakmaya devam ederken koltuk altından damlayan ter dirseğine ulaştı. Defteri kapattı. Zorluklarla karşılaşmadığı şuan ki kadar kaliteli olmayan üniversite yıllarını birlikte olduğu kadınları, arkadaşlarıyla yaptığı güzel rakı akşamlarını hatırlayıp durdu.
Arka masadaki ‘lafı nereye getireceğim teyze’ susmak bilmiyordu. Lafı nereye getireceksen getir porsuk karı kalkıp evde devam etsem en iyisi olur diye düşündü. İsmi Naci olarak tahmin edilen garsonla göz göze gelmeye çalıştı, malum hesap hareketini yapıp terden götüne yapışmış cüzdanı zorlukla çıkardı. İsmi Naci olarak tahmin edilen garson saçma sapan bir kutunun içinde getirdiği hesabı masanın üzerine bıraktı. Parayı ödedi İsmi Naci olarak tahmin edilen garsonun sırtını sıvazladı. ‘İyi çalışmalar Olgun’u görürsen çok selamlarımı ilet’ dedi. İsmi Naci olarak tahmin edilen garson ‘Tabi ki hocam iyi akşamlar’ dedi. Bardan çıkıp evine doğru yürümeye başladı akşam serinleyeceğini düşündüğü havada yaprak kıpırdamıyordu. Sessiz sokağına girdi ağaçlar içindeki sitesine güvenliğini başıyla selamladı. Yüksek güvenlikli, yeni nesil ve akıllı dairesine çıkmak üzere giriş kapısının önüne geldi, dokunmatik ekranlı şifreli kapısına şifreyi yazdı. Aklına üniversitedeki öğrenci evine anahtarını kaybettiği zamanlar geldi. Üşengeçliğinden anahtar yaptırmadığı için yaklaşık altı ay öğrenci kartını kapının diline sürtürerek girmişti.
Plak çaları açtı, Suat Sayın - Bir Çiçek şarkısını başlattı. Dolaptan bir bira daha çıkardı. ‘Uyuya kalacak kadar sarhoş olmayı istiyorum. Yarın Ersin’de götümün hikayesini yayına hazırlasın.’ Oturduğu koltuktan kalkmadan terden pantolonunu ve gömleğini çıkardı. Bir sigara yaktı ve şarkıya eşlik etti ‘Bir ilham istiyorum, bir gün vahye erecek...’ Parmaklarıyla gözlerini ovaladı üzün süre. Parmakları sigara kokusunu fark etti, kelebek çiçeği kokacak hali yoktu bu kokuyu seviyordu. Eski kız arkadaşı Serap’ın sigara kokusundan, içmesinden şikayetleri anımsadı. Kendi kendine ‘Ben sigara bağımlısı değilim sadece içmeyi seviyorum’. Ayağa kalktı sigarasından bir nefes daha çektikten sonra Sertap’ın en sevdiği EsenGül plağını çıkardı Taht Kurmuşsun Kalbime şarkısını başlattı. Masanın başına geçti. Telefon çalıyordu Ersin’in aradığını tahmin ediyordu, Serap olması ümidiyle telefonu pantolonun cebinden çıkardı.
-Efendim Ersin
-Naptın halletin mi ?
Ersin’in duymayacağı bir ses tonuyla ‘Ersin inşallah geberirsin’ dedi.
-Sesin gelmiyor.
-Bitmek üzere.
-Bu üşengeçlikle nasıl sana tahammül ediyorum, şaşıyorum kendime.
-(Yumuşak bir ses tonuyla.) Ersinciğim kadife yürekli.
-Yağ yakmayı bırak hallet şunu be kardeşim.
-Cümlemi bitirmeme izin ver Ersinciğim.
-Ersin’ciğim kadife yürekli kardeşim... Allah belanı versin. Yarım saate atıyorum hikayeyi amınakoyayım! ‘dedi ve telofunu kapattı.
Masaya tekrar oturmadan. Plak çalardan Ajda Pekkan - Gençlik Yılları'nı başlattı. Hızlıca bilgisayara defterdekileri geçirdi. Hikayeye devam etti.
‘Öğle arası olmuştu. Merdivenlerden inen öğrenci akımının bitmesini bekledi. Eski okul binası öğle aralarında deprem olmuş gibi sallanıyordu. Zaten öğrencilerde depremden kaçan insanlar gibi bahçeye dağılıyordu. Kimisi karışık bol kıkırdaklı son derece sağlıklı sandviç kuyruğuna kimisi ne eti olduğu belli olmayan bol domatesli pide kuyruğuna kimisi de tatsız bol ketçaplı patates arası ekmek kuyruğuna gidiyordu. Patatesi kuyruğuna ilişti. Sınıftan kimse var mı diye süzdü, kimse yoktu. Önüne kaynak yapan üst sınıflara aldırış etmeden sırayı bekledi. On dakika sonra patates ekmek ve bardak kolasını aldı. Sakatlığa açık orta doğu standartlarındaki beton futbol sahasındaki parlement maçını izlemeye gitti. Mağlup olan takım sigara ve kolayı alıyordu. Arkadaşlarının yanına geçinceye kadar kolanın yarısı dökülmüştü. Maçı izlemeye başladı. Yanındaki Kayıp Hüsnü ‘Ali üç gol attı.Ali günündeyse bizimkiler kazanır dedi. Başıyla onayladı patates ekmeğini yedi. Kolanın son yudumuna denk getirecek şekilde bitirdi. Yanaklarına kadar bulaşmış ketçabı ekmeğin sarılı olduğu gazeteyle sildi. -Kayıp Hüsnü dürttü ‘Fark iki bizimkiler kazancak böyle gidişle belki bir dal sigarada bize düşer. ‘-‘Ben içmiyorum ki’ -Kayıp Hüsnü ‘İçiyorum de alıp bana verirsin, yeni başlayanlara iki üç fazla veriyorlar.’ dedi telli dişleriyle güldü.Gülümsemesinden anlaşıldığı üzere Kayıp Hüsnü pide yemişti. Pidenin yarısını yemişti demek daha doğru olurdu yarısıda dişindeki tellerde kalmıştı.Maçı kazanmıştılar. Bizimkiler Karşı takımın Maymun Halim’e parayı toplayıp vermelerini bekledi. Karşı takım birbirlerine küfürler ederek okulun giriş kapısına doğru gitti. Nöbetçi öğretmen arkasını döndüğü gibi tel cambazı çevikliğinde demirlerin üzerinden atladı. Bakkala doğru koştu. Ülkemizin devşirme sporculara ihtiyacı yoktu Maymun Halim gibiler bu okulda mevcuttu. Yarışmaya katılsalar madalya almadan dönmezlerdi, gerekirse çalarlardı ama yine de madalya alırlardı. Kayıp Hüsnü tekrar dönüp ‘Bak, sen sigara içiyorsun !’ Başıyla onayladı. Kayıp Hüsnü demir kaplı dişleriyle parçalardı beni diye düşündü. Maymun Halim elindeki kolayı uzattı demirlerin altından. Tramplenden zıplar gibi yerden sıçrayan Maymun Halim demirlerin üzerinden atlayıp okula girdi. Öğrencilerin öğretmenlerden gizli sigara içitiği yere ikişer üçer gidilmeye başlandı. Kayıp Hüsnü sigara dağıtılırken dirseğiyle vurdu. Elimi uzattım. Ali ‘Vay Durgun çubuk kraker değil bu’ dedi. Durgun’un canı sıkılmış olsa da tebessüm etmekten başka çaresi yoktu. Ali kısa boyuna rağmen sinirlenince hava topuna çıkan (Takoz) Recep Çetin’den bir farkı kalmıyordu. Hakan Şükür gibi burnumu kırabilirdi. Ali yeni sigara başladığımı görünce iki tane daha sigara vermişti. Gömleğimin cebine koydu. Kayıp Hüsnü büyük keyifle sigarasını tellendiriyordu. Ali ‘Yaksana oğlum şunu yoksa içmiyor musun ?’ Hemen Kayıp Hüsnü ateşledi ve kulağına öksürmeden iç yoksa seni ellerim dedi.İrkildi, saçlarının arasından bir ter damlası sırtına doğru ilerledi. İlk fırtta hiç içine çekmeden üfleyi verdi. Kendi kendine genetik olarak amcası Gogocu Hayri’ye çektiğini tütün ve tütün mamullerine bir dayanıklığı olduğunu düşündüğü sırada bir öksürük tuttu ki gözünden yaş geldi. Herkes gülmeye başladı. Takımın askerleri, hiç konuşmayan Durgun’dan farkı olmayan tiplerin gülmesi, ne kadar acınası halde olduğunu hatırlattı. Takımın kısa boylu şişman defans oyuncusu Cavit ‘ Orso Alahattin arkanda ‘ dedi. Durgun paniğe kapılmadı ilk defa kendinden küçük birisini ezip bulunduğu ortamda üste çıkacağı bir fırsatı yakaladı. ‘Git ananla dalg....’ bir anda dalga geç diyemeden karşısındakilerin apar topar izmaritleri söndürdüğünü görünce, kulağına etki eden kuvvetle Mars'a fırlatan uzay aracı gibi yükselmeye başladı. Orso Alahattin uyuşturucu kartelini yakalamışcasına sevinçli bir şekilde keyifle herkese birer ikişer tokatladı. Bu tokatlama seansı saniyenin onda biri gibi kısa zaman diliminde gerçekleşti. Odasına doğru gitmeye başladılar geri kalanına orada devam edecekti. Ürkek bir ceylan gibi Orso Alahattin’in kapıyı açışını izlediler ve tek tek içeriye girdiler. Okulda kurduğu korku imparatorluğuyla ilgili küçük bir konuşma yaptı bu sefer daha estetik katarak daha zamana yayarak üç dakika içinde kanatmadan tokatladı. Dinlenme aralarında kulak ve favori çekti. Kulağın yırtılma eşiğini çok iyi biliyordu tam o eşiğe kadar getirip kıkırdak yapıyı kumaş parçasına çeviriyordu. Herkesi dışarıda beklemesini söyledi. Kapının önünde elleri önlerinde bağlı bekliyorlardı. Uzun parmaklarıyla Durgun’u işaret edip ‘Sen zibidi gel bakalım’İçeride elleri titreyen çocuğa bakan Orso Alahattin Durgun’un ailesini aradığını üç gün okuldan uzaklaştırma aldığını söyledi. Durgun içinden Kayıp Hüsnü’ye küfürler ederken gözlerinde yaşlar boncuk boncuk iniyordu. Cesaret edip Kayıp Hüsnü yü gambazlamalıydı ama olacakları göze alamıyordu. Okulun tanık koruma programı olsaydı ancak bu şekilde işin üstesinden gelebilirdi. Evde afiyetle yiyeğeceği dayağa birde Kayıp Hüsnü eklenmesin diyerek odadan dışarı çıktı. En ufak bir olayda dayağa başvuran annesi babası tarafından antrenmanlı olan Durgun’a Orso Alahattin fazla gelmişti. Ali’ Noldu yine uzaklaştırmamı verdi’ dedi. Durgun başını öne eğerek onayladı. Postacı çantasını sınıftan alarak koşar adım durağa gitti. ’
Başını masanın üzerine koydu. Gözlerini kapattı, gözlerindeki beyaz simlenmeyi hissetti. Uzun bir süre böyle kaldıktan sonra. Başını kaldırıp gözlerini açtı. İki satır aşağı inip hikayenin vurucu cümlesi diye tabir ettiği, eğitim sistemine sitemini yazdı...
Önce evde sonra okulda. Sevgi ve özgüvenle yetiştirmediğimiz, korkuya esir olmuş çocuklar, daima tökezler. Zaman makinesine ihtiyacımız yok ! Sadece çocukları takip edin. Onlar gelecek !
DEV ORSO
Yorumlar