Kayıtlar

Mayıs, 2017 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Bucaksız Umutsuz

Ben seni gördüğümde veli toplantısı kağıdı görüyorum. Parçamız kopmuş da dolmuş yeryüzüne şahane varlığıyla. Ben bunları ilk defa sende gördüm. Sokaktan yürüdüm bir asitli asırla yoksun. Sensiz. “İnsan öldüğü yaşta kalır.” Öleyim ben bu yaş ideal. Yaşadığım kahır, taştı kulbuna değiyor. Sen hep güleç kal. Tebessümü misyon bil. Sancısam da sönsem de ve ben düştüm yine teşekkürle bir kaybedişle. Çok gizliymiş doğuştan kalp kayıp oluşum bulanın kaybedişi, ve senin anne oluş düşün. İlk nasihatin doğuyor serpilince parçan. Susmak daha iyi. Sustuğum yerden sardım cesedimi. Karanlığa çakılmış bir yokuşta ay. Kabuğu kırılmamış mutluluk; varlıkla olmadın yoklukla doğur beni, toprakla karıştırdıktan sonra karanfilin gövdesinde.

Serçe ile Konuş(ma) III

Zihnimin fonksiyonları iflas, kalp yetmezliği çekiyorum. Bitkisel hayatta bile değilim. -ki bitkilerin hayatı ne şahanedir. Ne çok nefes verirler, Serçe. Alamadığım nefesi veremiyorum da. Tıp çaresiz. Yapılan tüm tetkikler sonucunda yaşadığımı zannediyorlar. Hocalara üfletsinler, lokman hekimlere sevk etsinler. Çare sen. Çare sen demek istiyorum Serçe. Gülemiyorum ağlanacak halime. Ağlanacak halime  anlayamıyorum da. Serçe sen bitkilere mi takıldın, evet onlar nefes verir yeryüzüne... Örneğin dalından koparılan bir papatyanın son nefesi olmak isterim, bazen ben. Sonra bir bok olmadığım aklıma gelir, susarım. Bir gelip sarılsa bana, sarılsa şefkatle, unutsam unutsam, uzaklaşsam, uyusam fena mı olur? Dur Serçe! Çevirme başını şefkat arsızı değilim, sevgi arsızı olmadığım gibi, bilirsin beni kıt kanaat sevse bana halil İbrahim sofrası gibi gözükür. Neyse çok fazla neyse, sen kon telefon teline, bende zamana hapsedeyim kelimeleri.