Tekrar tekrar Süzülürken hüzünler elekten Mutluluk taşları da var Göz yaşlarıyla katılaşmış Örgütlenmiş kum taneleri de var Tekrar tekrar Bir pasajdan geçiyorum Taze sardalya da var Kapının önünde müşteki esnaf sohbetlerinde, Örgütlenmiş dostluklar da var Hayalet-i ruhiyeni ve seni canlandırıyorum Hiç bir grev kırıcısı baş edemez ki Örgütlenmiş kalp işçilerimle Bunu bil; Bünyem tekrar tekrar yaşıyor seni Şimdi; sen de gül.
Elektrikli battaniyem olur musun ? Öyle peşinen ayıplama Okkalı bir gülüş kondur Kondisyonsuz yanaklarına Hayırlı içkiliyim Öyle peşinen yorma Bu söylediklerim Hep fısıltı idmanı... Galiba, Bulgar rakısıydı mastika Evreli evetler adına. -ANIL TUNÇ
Denizin tuzu yüzüme Dalgalar zihnime Vapur kıyıya vurdu. Herkes insin sen inme ! Bu başlamamış ilişki, Anlamlandıramadığım duygular, Ya uzamda kötüyse... Herkes üzdü sen üzme ! Sen mevsim dışı, meyve Farkındayım imkanın, imkansızlığının Çağla atıklara aldırış etme ! Herkes hikaye sen şiir !
Sen tebessüm ederken Erik ağaçları çiçek açıyor Terliyorum, basma kalıp değil tuluat Bu yağmurlu kasımın ortasında Sen tebessüm ederken Maddenin sıvı haliyim akıyorum Kokusuz ve berrak Bu yağmurlu kasımın ortasında Sen tebessüm ederken Birayı yavaş içmeyi öğreniyorum Ellerini izliyorum, ellerin apak Bu yağmurlu kasımın ortasında Sen tebessüm ederken Şarabı içerken, ince ince süzüyorum Esirim sanki sana hep itaat Bu yağmurlu kasımın ortasında Sen tebessüm ederken Ben normal duygular hissedemiyorum Rakıyla çay da içilir rahat rahat Bu yağmurlu kasımın ortasında
Bugüne kadar yabancılardan hiç bir şey almadık, elma şekerine kanmadık ne değişti ? Rüzgar çıktı bak. Kara gözlüm siyahi sevgilimi uçarken tuttum gövdesinden görenler belki çevreci diyecek ama bilmiyorlar gönül bağımı yoksa denize atık döken bir tankere çıkıp boykot bayrağı asmamıştım. Benim siyahi sevgilim alçaktır biraz. Herkes elini tutar. Sende tuttmuşsundur üstelik. Gelelim bu siyahi sevgiliye en çok muhtaç duyanlara. Gözüm dalıyor uzaklara, uzaktan. Gündelik durumlarınız dışında keskin duygularınızı paylaşamıyorsanız yalnızsınız arkadaşım. Benim kadar depresif bir ruh hali içinde bulunmadığın aşikar. Belki de yanılıyorum daha beter kilitli bir kutusun. 'İbo kapatalım mı ?' 'Kapatalım abi.' En son birayı ben alır sahile doğru sallanırım. İki kişi tanıyorum burada. Biri bakkal İbo ve İbo diye seslenen diğer abi. Günde iki kere yarım yamalak diyaloğumuz olur. Sabah ekmek alırken gece içki alırken. Ben son biraları aldığıma göre kapatın abi semti kapatın. Bana ...
Tasarım harikası ince belsiz çay bardağı Yapmacık, plastik ilişkiler ve çiçekler Döküm küllük. Gerçek ve samimi onlara göre Varlığımın yer küre üzerindeki her ana lanet ayetleri Az sonra usulsüz bira ile ihaleye fesat karıştıran çerezlerle buluşacağım Aşkımı şişelerle paylaşacağım. Kimine günler bölüm bölüm bir dizi Bizimkilere günler ölüm izi Öldükçe geçiyoruz yeni bölüme Bölüne bölüne Azarlıyoruz abartılı kahkaha atanları Çünkü arzuluyoruz onları kınayarak. Dedim ya ölüm ölüm ! Bir umut kapladı içimi Son otobüsün gelişi Yirmi dakika sürmedi Korkuyorum çünkü; Bana düşeş geldiğinde zarlar Kalbim kırık okullar tatildi.
Gönyesiz Çiçekler Usulca, uslu adam emdi karanlığı Gölgesi yankılandı güneşte Çorak topraklar üzerine diktiği kör çiçekleri suladı / Dolunayda her zaman ki dönence rahatlığı Ölüm için bulduğu her sebepte Kadın hariç oradaki her şeyi budadı / Düşlediği yollarda kader bulanıklığı Can suyunu döktüğü her çiçekte Uzun yollar ve yaşam aradı. -ketıl kadar samimi
1. Paragraf Rüzgar perdeyi şişirip indiriyordu ve kadehler dolu kalkıp boş iniyordu. Neşet Ertaş'ın şarkıları geçiyordu. O an bir soru yankılandı buğday tarlasında küçük bir kızı andıran belki de ay çiçeği tarlası olabilir. Son derece içkiliydim. Sadece birasından çaldığımı hatırlıyorum. ‘Neden çay ?’ 10.10.2016 saat 01:53 te yazdığım şiirden hatırladığım kadarıyla her şey güzelmiş. Kadın kadar olmasa da... 2. Paragraf Bir şeylerin meydana geleceği anda üstelik üçüncü birayı içerken hemde ikinci paragrafı yazarken gerçekleşti her şey. Mesanem idrar yollarımın çeşitli yollarla tuvalate göndermeyi emretmişti. Oysa ki ben katıksız bir güzelleme yapmak üzereydim. Tavırların tasviri olur mu bilmem ama. Bu kadar şahsına münhasır tavırlara sahip olmak tehlike arz ediyordu. 3. Paragraf İşgale uğramamış tek toprak parçamın üzer...
İçimde aktarılmayı bekleyen uçsuz bucaksız bir sevgi, Misafir olarak da olsa paylaşmam gerek Paylaşamadıkça bocalıyorum, sonra saçmalı; yorum. Bir kadın en son ne zaman göğsüme uzandı ? Ben ne zaman mutluluğa uzandım ? Yüzü üstü bırakılan kadınların laneti mi sardı ? Tabi onların ifadesi bu Onlar gitti ben gittim ne fark eder ki... Bitti film, bitmemiş gibi beyaz perdeyi izleme kalk ! Ondan mı oldu ? Kırk büyücüden kırk düğümlü çaputla mı bağlandı gözlerim Kan öksürüyorum Tadı bozuk bira Gülüşüyor insanlar Uğultulu bir ahşap masa. Kırmış kırçıl sesler Önümde yarın yamalak olacak düşlerim Üç aşağı beş aşağı daha tanıyorum insanları İçimde biriken öfke kuşağı nesilden nasıla aktarılacak Kırçıllıktan anlaşılan şeyler de var sızma hüzün gibi Anlaşılmayınca yalan olmayan doğrularda. Kırık şurdaki tahta Bu buruk hatta Şurda kıvrılı...