Kayıtlar

Nisan, 2017 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Ertesi

Uyuyuşu değil uyanışı uğrar sık sık aklıma, Gecesi değil sabahı Hep ertesi Pazarın ertesi Salının ertesi Çarşamba'nın ertesi Ertesi de ertesi be abi Sonu olmayan hisler Eskimiş siperler Dayanmak güç Bu harpten en az hasarla kurtuluş mümkünatsız Son dizeyi unuttum Olsun şuan sadece kol kemik kan E haliyle biraz alkol de var Telaşının içinde bir hatıra gibi bir şeydi galiba Neyse unuttum 'Fincana kahve koydum, gel.'

Gül

Sen gülmeyi unutma Şekillensin kuytuda kahkahalar Ben uyuya kaldım bir mısrada Kısa olması bu yüzden bu şiirin Akıl sağlığımın yerinde olduğu son çıkışta Saçlarını okşuyorum -Sakın, gülmeyi unutma

Bir Sabah Daha

Bir sabah Ağzıma dökülmüş dişlerimle uyanıyorum Sustuklarım gibi dökülmüş Geceleri gıcırdamayacak artık Buğulu banyo aynasında Söylemediğim kelimeler Üzerimden süzülen yalanları kuruluyorum Çok açılı tıraş bıçağı ile göze göz oluyoruz, Dişe dişlik bir durum mevzu bahis değil artık O sessiz, ben gürültülü bakıyorum Hainsin sevgilim dünyanın en güzel haini Şunu bileklerime bir vurabilsem İhanet etsem herkese Kırmızıyı süzsem kirletmeden küvete Bir sabah daha uyandırıldık ihanetle Bir sabah daha Bir sabah daha

Serçe ile Konuş(ma) II

Öpsem şimdi doymamışlığı görürsün Serçe Susamışlığı sevgiliye, sevgisine Kaynıyorum! Küstahlık edip boynundan göğüslerine kadar insem... Ayıp mı olur ? Sonra biraz kalbinin üstüne koysam kulağımı Dinlesem kalp atımını Dinledikçe, dinlensem Haklısın Serçe. Bu saatte, Bence de bunlar meşakkatli şeyler... Düşündüğümde bile içim ısınıyor Bilmem kaç santigrat, Bilmem kaç fahrenheit, Bilmem kaç celsius, Kaynıyorum işte Serçe kaynıyorum! Şurası kaynıyor kapakçıklarıyla beraber Onun adına attığı gibi, Onun adına topluyor damarlar. Yangın var Serçe yangın! Onu ben pek çok seviyorum serçe Sürekli bunu söylüyorsun diye çıkışma hiç Kaynıyor içim taşıyor İşte böyle be Serçe

Rocky ile Rakı

'Yol al, koçum!' dedim, tekrar iç sesime. Sustum. Sustukça o konuştu. Yorgunum sabaha kadar Ivan Drago ile dövüştüm, düşümde. Kaşım, gözüm patlak iyiler kazanamadı. İç ses sustu. Ben konuştum. Akabinde bi ufak açtık. Rocky ile rakı içtik. Onu anlattım, anlamadı. Baktım anlamadı. Tekrar sustum. Susmasaydım çocukluğumdaki, koyunları, çocukluk oyunlarını,yeşili, dereleri, tepeleri, ıhlamur ağaçlarını ve  aynalı sazan tuttuğumuz köprüyü anlatacaktım. Vazgeçtim.'Yol al, Rocky! Bizde çok yumruk yedik hala anlayışlıyız' dedim. Üzerine 'ulan' ekledim. Eğdi boynunu kalktı, gitti. Yekten devam ettik. Kaldık mı iç sese...  Son dublede iç sesim fısıldadı. 'Aşkta, gurur milattan önce kalktı, tedavülden.' İnce ince tuttuk yolu. Uçuk mavi gökyüzü, kılçık antenin üzerinde bir serçe. Selam verdim. Cevap vermedi. Dünyadaki son kılçık anten yüzünden mi, bilemedim.Oturdum bi şiir tellendirdim...

İntiharın İhtarı

Kalbimi rehin bıraktım Aklım icralık Çocukluğum hacz edildi Dudaklarım da iki damla hece Göklere baktım Mavi falan değil, kara Ayaklarını, ellerini öpmediğin günler gibi Hikayemin öznesi, Şimdi: Avuç içlerimden bileğime kadar kesiyorum Sıcacık süzülüyoruz, kırmızı kırmızı Uyuşmaya başladığım da Son defa, gülüyorum bak sana Kaderi yazan kalemi, kırdım Yüzleşmeye gidiyorum!

Yıkıldım

Başlangıcı bitişe değsin istedik Biçimlenir belki bir papatya dedik El ayak buz, gözleri eriyor, su Bu sefer bu yıkılışa, Tanrı bile üzüldü Göz yaşları önce, Kıyıdan, vapurun güvertesine düştü / Ben yıkıldım İki mısrada ufak kırgınlık olsaydı da Kırık çıkıkçı da şifa bulsaydık Yıkılmasaydık dedik Yıkıldım, ayaklar altındayım Ne yüceymişsin mavi Bu enkaza Dokunma ! Arama ! Kurtarma ! Çünkü dedik, bu sefer Tanrı bile üzüldü.